Sayfalar

29 Kasım 2013 Cuma

Beslerim ben annemi..


Zaman nasıl da hızlı ilerliyor, daha dün gibi her ani aklımda uykusuz gecelerim, her ay doktor kontrolüne heyecanla gitmeler, herkesten sakınma, herkesten kıskanma, koruyup kollama iç güdüsü tavan yapmış ben, sürekli ağlamaklı, aç ama bol sulu, fazla gergin (babamıza anlayışı için minnettarım) kimseyi görmek istemeyen sadece bebeğine odaklanmış kabul ediyorum hafif sıyırmış bir anneydim.. Çok dikkatli, takipçi her durumu araştıran bir vaziyetim de vardı aynı zamanda. 
Şimdi dilleri bal, yüzü güneş, yanakları al, elleri pamuk, şen şakrak, bazen asabi, bazen sabrı zorlayan derecede huysuz, dünya güzeli bir evladım var..
Öyle zamanlar yakalıyoruz ki yüreğimi mutluluk ve huzurla dolduran; örneğin anne yapımı kekini yiyip meyve suyunu içerken birden o minicik parmaklarının arasına almış bir parça keki GEYİYO GEYİYO GEYİYO HAAAMM diye ağzıma sokuverdi , o kadar ani oldu ki önce ne olduğunu anlamadım sonra bir daha , sonra bir daha.. Yok böyle bir mutluluk... Elleriyle besledi minik kuzum beni.. Evlat ver elinden zehri içeyim, dillerinden hep dökülsün ballar...
İşte sadece şu anlar yaşadığımız o bütün zorluklara bedel değil mi? Evet zor da olsa ; bir ömür sorumluluk getiriyor da olsa  , kalbi çok acıtsa,canı çok yaksa da değer ....
Gözümün nuru, günden güne artan sevdam, hiç yetemedigim ve hiç doyamadigim, varligimin sebebi..Ömre bedelsin..


15 Kasım 2013 Cuma

Gecenin köründe cikiveren yazı..

Evet saat sabahın 4 ü, keyfini yaptım bıdığımın, bu geceki uykusuzluk hakkımı doldurdum...
Çok merak ediyorum 3tane 4tane 5tane hatta daha fazla çocuğu olan büyüklerimiz nasıl oldu da hepsini buyutebildiler hepsinin yaş aralığı da birbirine yakın diye düşünürsek hayretler içerisinde kalıyorum. Sordum da merakimdan, ama aldigim cevaplar pek iç açıcı değil bir hüznü var hepsinin.. Tuhaf buna rağmen başa cikilabilmis..
Biz zamane anneleri fazla mı abartiyoruz, oluruna bırakmak / akışına bırakmak denen tabir bir bebeği büyütmek için geçerli olabilir mi?
Ben çalışan bir anneyim, çocuğuna yetememe düşüncesiyle, çocuğundan ayrı kaldı is saatlerini bir kayıp olarak görüp vicdan azabı çekiyorum. Istisnasız hergün durum böyle; migreni olan bir kişi olarak o dayanılmaz dediğimiz baş ağrılarına dayandigim tek varlık kızım.. Kendi odasında uyuduğu için bazı geceler ağlayarak uyandığında koşarak yanına gittiğimde anne diye sayikladigini duymak canımı acıtıyor. Her Cuma gecesi muhakkak bir ağlama seansimiz var, uyanır odasına giderim 2saat boyunca ne uyur ne susar kucagindan asla ayrılmak istemez illa ki sıkıca saracaksin...
Velhasıl hal böyle iken ve ne zamana kadar süreceğini bilmedigimden ikinci bir çocuğa hangi zamanı ayiracagimi cozebilmis değilim.. Bu kadar da hassas düşünme / olma diyen bi dolu yakın çevreme diyorum ki benim anneligim bu keşke daha düşünmez, daha esnek olabilseydim..


Posted via Blogaway

28 Ekim 2013 Pazartesi

Ölüm ve Hakikat...

Öyle dalarız ki dünya işlerine sanki hiç ölmeyecekmiş gibi .. Sonra birden bir haber gelir yüzüne bir tokat yemiş gibi afallarsın..
Ölümü konduramayız kesinlikle, en sevdiğimizse genç olsun, yaşlı olsun yakıştıramayız.
Babaannem ; inanamadık,yakıştıramadık, konduramadık.. Malesef ki Allah'ın emri, doğanın kanunu, tek hakikat..
Pamuk yüzlüm, tatlı dillim, hiç kendini düşünmeyenim, hep dua edenim.. Evlatlarına 87 yaşında dahi olsa doyamayan evlatlarının çocuklarına ve onların çocuklarına o tatlı dillerini hiç esirgemeyen bol bol yediren içiren devlet gibi hatundu benim babaannem.. Olmadı yenildi hastalığına/hastalıklarına ,Rabbim daha çok acı çektirmeden aldı yanına.. Hastayken gelinlerin kızların ve hatta torunların sana baktığında hep mahcup oldun, utandın, çekindin.. Oysa ki sana kim baktıysa hiç gocunmadı, bıkmadı, yorulmadı.. Doktorunun da dediği gibi bebeğimizdin sen bizim .. Babaannem yoksun artık; o tombul yanaklar yok , o dudaklardan yanaklarımı ıslata ıslata gelecek bir öpücük de yok, gürcülüğün verdiği aksanla çıkan konuşmalarına kattığın o tatlı diller...
Sadece birkez gördüğün kişiler bile tatlı dillerinden nasibini almıştı ve ölümüne onlar da çok üzüldüler.. Ne mutlu sana..
Yavrumun yavrusunun yavrusu diye severdin hep Nesli'yi, o kadar şanslısın ki babaannem ne mutlu sana torunlarının çocuklarını dahi gördün.. Dolu dolu yaşanmış, ne ölümler görmüş koca 87 yıl ve babaannem.. Artık yoksun güzel gözlüm, heybetlim, buruşmuş ton ton ellerini öpmeye hasretim artık.. Son kez gördüğüm o nur yüzün gibi nurlar içinde olsun inşallah kabrin... Ne ben doydum sana, ne diğer torunların ne evlatların ..Her bayramda herkesi biraraya getiren büyük kadın mekanın cennet olsun inşallah .. Son kez yüreğim acıya acıya buraya yazıyor ve dilimle telaffuz ediyorum artık duymayacağını bile bile BABAANNEM seni çok seviyorum....

10 Ekim 2013 Perşembe

Uzun, ince bir yoldayız..

 Günlerdir bayram sebebiyle yapacağımız tatil öncesi katedilen yolda geçecek süre içinde kızımın nasıl bir tutum sergileyecegini tedirginlikle bekledim. Sonuç; iç açıcı kabus dolu zamanlar geride kaldı diyebilirim artık. Vakti zamanında karayolu ile seyahatin uzun olmasından ötürü ve bu sırada hiç birsekilde uyku haline geçmediği için delleniyor diye düşünürken havayolunu kullandık ve burada da devasa motorun çıkardığı sesten etkilendiği için yine bir dellenme hali yaşadık.. Tamam dedim bizim gezme zamanları mazide kaldı - bu arada tramvay, otobüs, minibüs gibi toplu taşımaları da denedik yine aynı - bitti artık. Derken aylar aylar sonra gezesimiz tuttu bizim, kızım da bu arada büyüdü, tüm hazırlıklar tamamlandı ona özel koltuk alındı, 3 koltuklu otobüslerin en arkası müthiş geniş, burası seçildi ve sonuç Balıkesir'deyiz :) Bu sefer bir saat uyudu belki de bu yetti, belki de büyüdü her ne sebeptense kızım bize ve kendine bir kabus yasatmadi, gayet güzel bir şekilde yolculugumuz noktalandı. Bu gidişin elbet bir dönüşü var biliyorum evet, orasını düşünmüyorum henüz vaktimiz var.
 Annenin işi biter mi hiç, suan da yadirgama sorunu yaşıyoruz saat sabaha karşı 3 ve kızım henüz uyudu, pek mutluydu aslında, uyku haline girince işler değişti her zamanki giydiği tulumunu istemedi karanlık istemedi, sallanmak istemedi sürekli bir kucak hali derken nihayet uyudu kuzum, gözlerim yanıyor nasıl uykum var, yorgunluk diğer yandan.. Annelik böyle bişey uykun da olsa en derininden evladının rahat bir uyku haline girdiğini görene kadar kendi halini unutursun.. O halde mışıl mışıl uyuyan hepinize, pert olmuş bana iyi uykular...

23 Eylül 2013 Pazartesi

Sevgi yumağım..

Eğer evladınız tarafından sevgi yumağı şeklinde sevilmek istiyorsanız, edindiğim bir tecrübeyi paylaşayım (aman ne tecrübe ne tecrübe )..
Rutin bir pazar gezmesi ki gezme demeyelim derbi maçına yetişeceğiz diye hızlıca avm ye gidip -aklımda neyi nereden alacağımı daha önce planladığımdan- alışverişimizi yaparak eve döndük; tabi bu arada kuzumun gündüz uyku saati yolda geçti hatta eve birkaç dakika kala artık dayanamayıp uyudu, eve gelince de uyumaya devam etti; gece uykusu vaktinde de uyanmış oldu. Zaman geçti hepimizin uyku vakti geldi bizim kızda uyku yok oyalıyorum, falan filan hala uyumuyor.. Sen uyumamaya devam et kızım benim uykum geldi deyip devrilip yattım, babacık da var tabi çok geveledim işte şimdi durumun güzelliği bundan sonra başlıyor; ahh o anne anne diye cıvıl cıvıl bir naz bir cilveli seslenmeler, cici cici , cici anne diyerek saçlarımı okşamalar, o sulu ağzı ile eğilip dudaktan yanaktan alından öpmeler -tabi arada parmağıyla gözlerim kapalı olduğu için gözümü oymalar da olmadı değil- .. Tüm bu olanların azıcık tadını çıkardıktan sonra kızımı aldım kucağımda babaya iyi uykular deyip odamıza gittik ; güzel kızım da beni biraz daha yordu ama nihayetinde mışıl mışıl uyudu.. 
Düşünsenize gece vakti uyku zamanı gelmiş geçiyorken hangi durum sizi bu kadar mutlu edebilir? Evlat her zaman dediğim gibi çok büyük bir  sorumluluk  , doğumundan itibaren ömrünüz boyu bırakamayacağınız bir çalışma hali, uykusuz geceler vs. tüm bunlara rağmen evladın size hissettirdikleri o doyumsuz mutluluk hiç bir şekilde tarif edilemez. İşte tek bir gülümseme , bir öpücük, o dudaktan dökülen bir anne sadece bunlar değer herkese herşeye.. 

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Hem nazlıyım ; hem yaramaz...

Çalışan bir anne olmanın zorluğunu halen yaşamaya devam ediyorum. En başta bedensel baskı altındasınız. Nasıl mı? Bacaklarınıza sıkı sıkı sarılmış, arada bir bacakların arasından geçerek yürümeyi iyice zorlaştıran 90 santimlik bir küçük canavarus mevcut; Düşünsenize telefon çalıyor diyelim masadaki telefona ayakta sürüne sürüne ulaşmaya çalışmakta olan anne sizce de baskı altında değil midir? Evlat nazı çekiyorsun bildiğin sürekli peşinde dolanır tuvalete gidersin bam güm kapı yumruklanır, mutfakta yemek hazırlamak olay, temizlik desen uyuduğu zamanlarda ter içinde hızlı hızlı yapabildiğin kadar..
Ahh bir de ağız bir açılır; belli belirsiz dakikalarca yorulmadan yüksek ses tonuyla konuşur, ha sakın ola boşa konuştuğunu sanmayın dinlediğinizi hissetmek zorunda yoksa mazallah çok asabileşir kendileri..
Yaramazlık yok mu diye soranınız için alası mevcut.. Çamaşır ve bulaşık makinasının tuşları ile çalışır yada çalışmazken oynamak favorimiz, sonra yerleri sildiğim kovaya elini sokmak ve o eli hauumm diye ağzına sokmak ( tabi bu durum kaşla göz arasında oluyor) da sabrımın sınandığı yaramazlıkların başında geliyor.. Burada tabi ki eleştirme hakkına sahipsiniz uyurken sil, birşeylerle oyalanırken sil falan diye. Haklı olmakla beraber malesef ki her zaman bu zamanlar yetmeyebiliyor .. Her neyse geçenlerde beni bir yaramazlık sonucu kendisini uyarırken öyle bir susturdu ki ; bir annenin buna annelik içgüdüsüyle kayıtsız kalması imkansız.. Diyalog şu aynen aktarıyorum ; Kızım ne yapıyorsun annecim, lütfen annecim, dün de sana bu yüzden kızdım lütfen annecmcmskdnfıernfmsn  ( evet tam da bu sırada aynı boy hizasında olduğumuzdan ötürü -uzmanlar iletişimin bu şekilde sağlanacağını belirtiyorlar- bir öpücük aldım dudağıma kendisinden, yani kendisiyle konuşmamı sabote etmiş oldu ) Nasıl mutlu olunmaz, nasıl gülünmez ki ; ciddiyet takınmış anneden eser kalmadı tabi attım gitti..
İki yaş sendromundan mıdır, hergün sürekli beraber olmaması sebebiyle dikkati kendine çekmek istemesinden midir;  yoksa tamamen ciddi ciddi yaramaz olmasından ötürü müdür hal vaziyetimiz şimdilik bu şekilde.. Nasıl kıyılır , nasıl kızılır ki evlat binbir türlü şebeklik yapıyor anneye güzel görünmek sevgisini belli etmek sevildiğini görmek için, minicik yüreğin içindeki o tertemiz sevgi görmezden nasıl gelinir.. Çoğunlukla vicdan azabı duyuyorum kızımı bırakıp çalıştığım için, bu vicdan azabıyla da yaşıyorum en zoru da bu.. Telafiyi hafta sonlarına bırakıyorum ne kadar telafi edilebilirse artık.. 

9 Ağustos 2013 Cuma

Kızım büyüyor..

Bir annenin evladının bir günde neler yaptığını pek tabiki ballandıra ballandıra anlatması çok doğal. Gerçek olan şu ki anne olunduktan sonra yaşanılan hissiyat anne olmadan önceki yaşamından katbekat fazladır. Anne olmadan önceki yaşam mı ? diye soranınız için söylüyorum sevgili Blogcuanne Elif Doğan'ın üstüne basa basa söylediği şeyi ben de tekrarlıyorum ; bir kadının hayatı ikiye ayrılır anne olmadan önce anne olduktan sonra .. 
 Bugünlerde bir dillendik ki sormayın.. Söylenen her net kelime kendince tekrarlanır, ara ara benim kendisine söylediğim kelimeler;  rastgele bir zamanda benim gözümün içine bakarak söylenir ( örnek aşkım ) . 
Hala çıkmakta olan yaşdaşlarına göre iki katı fazla dişi olup da halen diş çıkarma seramonisi yaşadığımızdan sebep o sulu ağzından çıkan kelimelerin hiç bir lugatta manasını bulamazsınız anne-babaya özel , hadi burda kendimi biraz kayırayım anneye daha özel bir lisan bu... Doğduğunda yaşadığım o mutluluğu daha yaşar mıyım ki diye düşünürken şimdi diyorum ki Ya Rabbi ne büyük bir nimetmiş evlat.. Her gün mü güzel olur, bir bakarsın hareketleri seni mutlu eder, bir bakarsın kendince kullandığı kelimeler için çıldırırsın, bayram gelmiş el öptürürsün, öper de sulu ağzıyla yüreğin kabarır mutluluktan sıkı sıkı sarılır da bunaltır ağlatırsın ... 
Bu arada toplu taşıma ve uzun yol araçlarında geçirilen zaman benim için bir kabus olup Nesli için ağlama, uyuyamama ile birlikte gelen aşırı huzursuzluk iken ; bayram sebebiyle tüm bu riskleri göze alıp Anadolu yakasında güzel sessiz bir yer var oraya gidelim dedik ailecek. Beklentimin aksine kızım ne bizi huzursuz etti ne kendini ( burada tabi ki kendinin huzursuz olması herşeyden önemli bizim için) . Hatta öyle mutluydu ki amcaların saçları çekildi, ablaların üstüne çıkıldı bir de bunları yaptı diye kendisine şekerler ikram edildi pek tabi ki afiyetle yendi.. İşte yine günden güne büyüdüğünün bir kanıtı daha. Çok büyük bir gelişme, bayram ediyorum desem yeridir:)
Şimdi ise yazımın başında bahsi  geçen o lugattaki kelimelerden bazılarını anlamları ile paylaşayım.. 
Anne - Anne
Baba - Baba
Agım - Aşkım
Ba ga ga- Bal Kaymak
Dittiii - Bitti
Dittii - Gitti
Mamm - Tamam
Baa Baaa- Bay bay
Haığa - Hala
Ette (sonradan Deeeze) - Teyze
Babadi - Babaanne
Goggu - Korktu
Üşşş - Su
Mehımee( bunu hep ağlamaklı söyler) - Mama
Babagımm - Babacım
Gouu - Gol
Bebi - Bebe ( bir fotoda kendini görsün bebi diyor yine:))

Biraz daha sıralanabilir belki ;  kızımın lugatı da bu şekilde henüz yeni yeni kelime dağarcığımızı geliştiriyoruz şimdilik bu kadar... 
Evlat sen cansın, dillerinse bal, tükürük kokan ellerin deva, öpmelerin ise ömre bedel.. 

19 Temmuz 2013 Cuma

Her anne kendi çocuğunun annesidir .. Biline..

Hep düşünmüşümdür neden bu kadar önyargılıyız diye. İnsanlar hemen her konuda olduğu gibi annelik konusunda da ön yargı ile yaklaşıyorlar hatta ön yargıdan öte yargılamaya geçiyor .. Hangi hakla ? Sana bu haddi kim veriyor? Özellikle yeni doğum yapan anneler birbirleriyle yarış halindeler? Peki ne için? 
  • Ben çalışan bir anneyim çalışmak da zorundayım ,çocuğumu evde bırakıyorum ve onunla gün boyu beraber olamıyorum diye kötü müyüm?
  • Bebeğim için deli olan onu çok seven akrabaları ve en başta İstanbul'a gelemeyecek olan büyük anneanne ve büyük babaannesi için ; dedesi öyle büyük bir hevesle torununu götürmek istediği için ciğerim yana yana ; gözlerimden yaşlar süzüle süzüle gönderdiğim yavrumu 'aaaaaaaa nasıl gönderirsin ben asla göndermezdim diyerek' beni yermeye çalışan herhangi bir kişi iyi de ben miyim kötü olan ?.. İyi anne!! bil ki HADDİN değil benim anneliğimi yargılamak.. 
  • Birkaç ayda bir e tekabül eden bir cumartesi yada bir pazar kahvaltısında kızımı evde bırakıp arkadaşlarım ile buluşup birkaç saat geçirince ' aaa ben çocuğumu almadan şurdan şuraya adımımı atmam her yere onu da götürüyoruz' diyen iyi anneye !! de haydi oradan diyorum..
  • Yemeğini yemesi, uyku saatinde uyuması, yanlış olanı; henüz anlamasa da ki anlıyor da olabilir uyarmış olmak için sert davranmam kötü anneliğe sebep midir? Peki her dediği yapılan, her istediği olan bebek bir süre sonra sizce hangi durumda olur?
  • Ya kocanın kalbini evlat için kırmak ne kadar iyi? Babaların anneler kadar ilgi ve alakalı olmasını beklemeyin ; bizler annelik iç güdüsü ile sevgiyi kat kat daha fazla gösterir ve uygularız. Babalar evlatlarını çok sevmelerine rağmen bizim kadar sevgisini belli edemiyor olabilirler bunun için onları suçlayamayız. Bizden örnek verecek olursak benim kızım babası için deliriyor; anne için değil baba için dikkatinizi çekerim; eee ben daha fazla ilgiliyim daha çok seviyorum du noldu.. Oluyor işte..
  • Uyku gıdası çok önemli olmasından sebeptir, akşam 9 sonrası kati suretle dışarı çıkmayan ve kızını muhakkak bu saatte uyutma gayreti çabasında olan bana haydi bulun bir cevap .. Tabiki bulamazsınız.
 Demek ki neymiş her anne kendinden sorumluymuş, kimse kimsenin evladına olan yaklaşımını yargılayamazmış. Büyüklere lafım sözüm yok, tecrübelerine hep saygım vardır ve muhakkak bir şekilde faydasını görmüşümdür. Ancak benim gibi yeni yetmelerin bana ahkam kesmelerine tahammül edemiyorum. Sanmıyorum ki benim kadar araştırma yapıp bu konuda aktif olsunlar, olabilirler de .. Herkesin doğrusu kendine yanlışı kendine.. c Hepimizin amacı evlatlarımızı topluma faydalı bir birey olarak yetiştirmek. Bu durumda önceliğimiz bu olmalı ve buna odaklanmalıyız. Haydi o zaman herkes kendi görevini yerine getirsin , hepimize kolay gelsin..

25 Haziran 2013 Salı

Uyku Eğitimi

   
Uykunun eğitimi mi olurmuş canım diyenlere test edip onayladim ve oluyormuş diyorum... Eğer benim gibi uyku gidasina önem veren bir anne iseniz bunu bir görev olarak bilmek kaçınılmazdır. Yetişkin insan da dahil 23:00 ile 05:00 arasında karanlıkta uyurken salgılanan Melatonin hormonu yaşlanmayı geciktiriyor ve kanseri önlüyor. Bu bilgiyi de edindikten sonra gündüz uyuyup gece uyumayan bebeklerden olmamalıydı benim bebeğim ; muhakkak bir çaresini bulmalıydım. Bununla ilgili neler yapmışım bi anlatayım..
K
ızım henüz 4 aylık bile değilken (ki aslında doğduğundan itibaren buna başlanmalı ,ben yenidogan bir bebek 17-19 saat ortalama uyuması sebebiyle biraz esneklik tanıdım) uykunun bir zamanı olduğunu öğrenmesi amacıyla 21:00 itibariyle odasına götürdüm ve katiyyen bu saati aşmadim. Bu bir saat erken de olabilirdi belki ancak yoğun iş temposu sebebiyle geç saatte eve döndüğümden en olabilir saatti bu. Emzirme döneminde herşey çok rahattı emerken uyuyordu çünkü, ne zaman ki sütüm yetmeyip ek gıdaya başladım işler gitgide zorlaşti.. Şöyle ki zaman geçip büyüdükçe çevreyi tanıma arzusu ile beraber uyumak istemiyordu tabi ben buna müsade etmedim saat 21:00 ben aldım odasına götürdüm. Uyumuyor mu hala çıkarmadim odadan karanlıkta uykusunun gelmesini bekledim, çıkmak istedi çok zaman; ağladı, kapıdan sızan ışık sebebiyle disardakilerin kendisini alması için cabaladi.. Tabi tüm bunlar olurken ben de mutlu mesut geçirmedim bu zamanları. Çok zorlandım bunaldım, sıkıldım, sinirlendim, bir sohbet dahi edemediğim zamanlarım oluyordu. Kocam, annem, kız kardeşim hepsi bana kızıyordu böyle olmaz kendini de soyutluyorsun diye . Yılmadım tüm baskılara rağmen ve başardım. Şimdi kızım gündüzleri ne kadar uyursa uyusun 20:00 den sonra gözlerini ovuşturmaya, huysuzlanmaya başlıyor. Tabi hala anne desteği ile uyuyor bunda sallayarak uyumasının etkisi büyük; sallayarak uyutmak yaptığım en büyük hatalardan biri gerçi onu da ben yapmadım. Teyzemiz ‘kızıma ben bakacağım en rahat sallayarak uyur’ diyerekten başladığı bu yolda ben halen cebelleşiyorum. Benden sizlere tavsiye asla ve asla sallayarak uyumaya alışmasın bebişleriniz, sonrasında çok zorlanıyoruz çünkü.
Burada çok güzel bir kaynaktan da yardım alabilirsiniz. Tracy Hogg’un Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler adlı kitabı. Kaldır – Yatır yöntemi, şşş-pat yöntemi uyku konusunda benim gibi inatçı annelerin uygulayıp başarabileceği yöntemlerin başında geliyor. Her ne kadar ben uygulayamadıysam da daha düzenli bir çalışma hayatı olan ya da çalışmayan bir anne için ideal ve muhakkak bulunması gereken bir kitap. Sonra http://www.uykusuzanneler.com/ zamanında benim çoook incelediğim bilgiler edindiğim yorumlar kattığım bir site; güzel bilgiler paylaşılıyor faydasını göreceksiniz.
Bir uyku eğitimi macerasını bu şekilde atlattık ( sallayarak uyuma durumu da kalkarsa tamamlanacak aslında) diyebiliriz. Annelik bir bebeği besleyip, onu temizlemekten ibaret değil, öğrenmemiz, öğretmemiz gereken o kadar çok şey var ki..Onların sağlıklı, huzurlu, mutlu, sosyal bir birey olarak yetişmesi için tüm çabamız..

22 Haziran 2013 Cumartesi

Bir öpücük.. Deva..



Sabaha karşı uykuya yenik düşmem sebebiyle 03:10 da uyanan Nesli'mi besledikten sonra yanımda yani ortamızda yatırdım. Tabi sabaha kadar mutlu mesut 3 kişi olarak uyuduk pardon anne ve baba en uçlarda şekil almış saltanat Nesli'de bir şekil uyuduk .. Neyse sabah oldu sevgili kızım uyandı tabi ben de halen uyumak için direniyorum , açmıyorum gözlerimi inadına uyuyacağım .. Bu arada Nesli'm babasıyla meşgul tekmeler , çimdikler, saç çekmeler vs vs baba da inat çıkıp istifini bozmayınca kızım pes etti ve bana döndü ; eyvah şimdi işkence başlayacak derken aman Allah'ım o da ne annnnneee dedi önce bütüün yelkenleri suya indiren sonra da ıslak ıslak kocaman bir öpücük gelmesin mi. Kızım , güzel evlatcım, benim prensesim beni bildiğiniz öptü.. Yok yok yok böyle bir mutluluk bu öpücük uykumu aldı, güç - kuvvet verdi, bulutlara uçurdu... Bir öpücük mü bunlara sebep olan diyeceksiniz belki evet bir öpücük EVLAT öpücüğü , daha keşfedeceği o kadar çok şey varken evlatcım öpmeyi öğrenerek ve bunu da annesinde deneyerek kalbimi bir kez daha fethetti.. 
    Şimdi anne gözüyle bu kadar olağan üstü bir anlatım sergilemiş olabilirim, evlat sevgisi ufacık bir güzelliği muhteşem bir durummuş gibi göstermeye başlı başına bir sebep olunca olağan geliyor. Peki acaba ben bunları düşünür ve yaşarken kızım ne düşündü acaba ? 
    Babamı kandıramayacağım belli en iyi annemi uyandırayım da oyun oynayalım. Nasıl yapsam nasıl yapsam mmmm heh buldum bi öpeyim en iyisi hem sevinsin garip:) ben anne diyeyim diye yapmadığı şebeklik kalmadı, evet evet dur  ben şunu öpeyim mmuuckk .. Haahha tahmin ettiğim gibi annemi kandırdım evveet yatak kurtuldum senden ( mest olan anne bebeğini kucağına alıp yatak odasından çıkarlar) şimdi oyun zamanıı..
    İşte böyle evlat öpücüğü sen nelere kadirsin.. Bu arada bugün birkez daha öptü beni Nesli'm sulu sulu ...       Değmeyin keyfime 15 aylık kızım var bununla beraber mutluluğum var, uykusuz gecelerim var hiç zor gelmeyen, hasretim var iş saatlerinde akşamın bir türlü gelmediği ve başa dönüyorum bir evladım var ömre bedel.. 

13 Haziran 2013 Perşembe

Bir Hamileliğin Anatomisi

    
Hamilelik yine kadına bahsedilmiş büyük lütuflardan.. Dışarıdan uzun, anne için kısa bir süre ( yada bana göre öyleydi hiç zorluğunu yaşamadım).. Ve anne adayının neler hissettiğini ancak anne olanın anlayabileceği özel zamanlardan..  İlk kez anne olacak bir aday bebeğinin hareket etmeye başladığı ilk zamanları bir gaz sorunu sanıp sonradan bebeğinin hareketleri oldugunu anlaması aynı anda şaşkınlık ve tebessüm uyandırır.. Serde acemilik vardır ne de olsa.. Düşünsenize içinizde bir can taşıyorsunuz minik kıpırtılar zamanla yerini kasıklara yenen bir tekme, göğüs kafesine yaslanmış koca kafa sebebiyle nefes almak için sarfedilen bir çaba, karın bölgenizde var olan yaklaşık 7 kilo ağırlığın sırt ve bele inanılmaz baskı uygulaması ve dayanılmaz ağrılar,  sırt üstü yatmanın en cok özlendiği zamanlar, sağa ya da sola yatarken bacak arana bir yastık göbeğin altına bir destek sanırsın siper hali, hele son zamanlarda penguen gibi bi saga bi sola eğilerek paytak paytak yürümek, ayakkabı giymenin güç hele hele bağcıklı ise hayal olduğu zamanlar, - ki bu zamanlarda baba adayı devreye giriyor -  ödem yapmış el ve ayaklar, büyümüş koca bir burun, dalga dalga çatlayan karın; gibi dışarıdan kulağa garip ve korkutucu gelebilecek ve daha sayamadıgım bir çok olumsuz etkiye bırakmış olmasına karşın işte şimdi şuanda bende oldugu gibi benimsenen, özlenen, ve tüm bunların bile vermiş olduğu hazzın vazgeçilmez bir mutluluk olduğu bir ruh ve yaşam halidir..      Baba adayı ise tüm bu olanlar içinde anne adayına verdiği destek ile ancak bu yaşam haline ortak olabilir ki benim eşim ziyadesiyle, bir görev ise eger yapmış bulunmaktadır.. Anne ve baba arasındaki en belirgin fark ; örneğin anne tekmeyi hisseder ve babaya haber verir baba bekler bir daha atacak diye bazen olur ki inadı tutar hiç hareket etmez malesef ki bu durumda babanın beklemekten başka bir çaresi yoktur, anne her an herşeyi hissedebilirken babanınki bir ikaza yada nöbete bağlıdır. Nöbet iyi tutulursa ne ala bebek yakalanmak istemese de baba yakalar.. İşte bahsi geçen bu konu yakın zamanda yaşanmış olup tazeliğini halen korumakta, bir çok durumu çok net hatırlıyorum kolay kolay da unutulacak gibi durmuyor..
     Mutluluğun tarifi yok , yeter ki mutlu olmayı iste ve bil ; bir insan bedeni için ne kadar rahat geçse de kaldırması çok güç olan bu değişimi yaşarken bile mutlu olmayı bilip bu anın tadını çıkarabilene ne mutlu.. Çünkü zamanın şartları gereği bir yada iki kere yaşanabilecek bir durum ; ve bende diyorum ki iyi ki yaşamışım bana bu duyguları, bu mutluluğu ve tüm zorluklarını yaşattığın için çok teşekkürler kızım...

24 Mayıs 2013 Cuma

Çalışan anne maddeleri


1- Calisan anne her gun bebegini birakmanin vicdan azabini ceker.
2- Calisan anne is zamani biter bitmez hizli adimlarla hatta gec de cikti ise kosarak evin yolunu tutar.. Bizzat ben nefesimin kesildigini bilirim
3- Calisan anne sabahlari onu yolculayan bebeginin onun icin aglamasindan cok hosnut olur.. Ee neden olmasindir annesi gitmesin.diye aglayan bebek anneyi cook seviyordur.
4- Calisan anne o calisirken bebegine bakan her kimse bakici, anneanne, babaanne, teyze kiskanir farkettirmemeye calisir belki fakat kiskanir. Eve gelen anne bebisiyle ilgilenirken bebisin digerine sarilmasi mesela kiskanmaya sebeptir. Bebise bakan ornegin disari gezmeye cikti cikarken el salladi  haydi gel gezelim diye bebege kur yapti diyelim bebisi de bunu reddetti anneden mutlusu yoktur su durum yasandi ise eger.. Ohh bi rahatlamistir ki bebegi annesini tercih etmistir.. Bebege bakan catlasin patlasindir.. İste boyle bir ruh hali icerisindedir anne..
5- Calisan anne birlikte geciremedigi zamanin acisini aksam eve dondugunde birden cikarmaya kalkar ve bebek bu yogun ilgiden bunalir sasirma halinden ciyaklama haline gecis yapar ..
6- Calisan anne tum gunun kendilerine ait oldugu hafta sonlarinda bebegiyle vakit gecirmek icin herseyi ama herseyi yapar ve pazar aksaminin sonunda pes eder ve pazartesi sabahinda ise 18 kez ertelenmis alarmla uyanip acilmayan gozlerle ise gider..
7- Çalışan anne, gün içinde acaba yemeğini yedi mi; acaba uykusunu aldı mı; acaba d viti içirildi mi; dışardaymış şimdi ya düşerse; akşam eve gelince örneğin vücudunda bir çizik bir morluk var ise ( sürekli keşfetme halinde olan bebeğin düşmeleri kalkmaları haliyle olduğundan) hiii acaba çok ağladı mı lar tühh keşke ben olsaydım tutardım lar ( yalana bak ) sonra bir şımartma halleri ve sonra şımaran bebeğin uykusunun kaçması üzerine uyutamama halleri ( e kendin kaşındın ) ..
Bu maddelerin sıralanması mümkün diş çıkarma hallerinde keyfi olmaz asık suratlı fotosu whatsapp aracılığı ile gönderilir ( iyi ki teknoloji var her gün her halinin fotosunu alabilmek mümkün ) için parçalanır, canı çok yanıyor mu keşke yanında olsaydım da gıdı gıdı yapsaydım gibi kendine vicdan hesabı yaptıracak düşünceler içerisinde olunur. Yanında olsan da ağlayacaksa ağlar, gülmeyecekse gülmez yapabileceğin pek birşey yok bu durumlarda farkında mısın a kuzum ... Anne olunca bir çok hüsnü kuruntuyu aynı anda hayal edebilme yetisine sahip oluyorsunuz. Yapacak bişey yok bu gibi durumda anne bunları telkin edilse dahi düşünmeye, kurmaya devam eder.. Belki bu yazdıklarım birkaç sene sonra bana komik gelecek ama şuanki hissiyatım bu şekilde , benim gerçeğim, benim doğrum, benim yanlışım.. Zaman ayırıp okudu iseniz ne mutlu bana..