Sayfalar

29 Kasım 2013 Cuma

Beslerim ben annemi..


Zaman nasıl da hızlı ilerliyor, daha dün gibi her ani aklımda uykusuz gecelerim, her ay doktor kontrolüne heyecanla gitmeler, herkesten sakınma, herkesten kıskanma, koruyup kollama iç güdüsü tavan yapmış ben, sürekli ağlamaklı, aç ama bol sulu, fazla gergin (babamıza anlayışı için minnettarım) kimseyi görmek istemeyen sadece bebeğine odaklanmış kabul ediyorum hafif sıyırmış bir anneydim.. Çok dikkatli, takipçi her durumu araştıran bir vaziyetim de vardı aynı zamanda. 
Şimdi dilleri bal, yüzü güneş, yanakları al, elleri pamuk, şen şakrak, bazen asabi, bazen sabrı zorlayan derecede huysuz, dünya güzeli bir evladım var..
Öyle zamanlar yakalıyoruz ki yüreğimi mutluluk ve huzurla dolduran; örneğin anne yapımı kekini yiyip meyve suyunu içerken birden o minicik parmaklarının arasına almış bir parça keki GEYİYO GEYİYO GEYİYO HAAAMM diye ağzıma sokuverdi , o kadar ani oldu ki önce ne olduğunu anlamadım sonra bir daha , sonra bir daha.. Yok böyle bir mutluluk... Elleriyle besledi minik kuzum beni.. Evlat ver elinden zehri içeyim, dillerinden hep dökülsün ballar...
İşte sadece şu anlar yaşadığımız o bütün zorluklara bedel değil mi? Evet zor da olsa ; bir ömür sorumluluk getiriyor da olsa  , kalbi çok acıtsa,canı çok yaksa da değer ....
Gözümün nuru, günden güne artan sevdam, hiç yetemedigim ve hiç doyamadigim, varligimin sebebi..Ömre bedelsin..


15 Kasım 2013 Cuma

Gecenin köründe cikiveren yazı..

Evet saat sabahın 4 ü, keyfini yaptım bıdığımın, bu geceki uykusuzluk hakkımı doldurdum...
Çok merak ediyorum 3tane 4tane 5tane hatta daha fazla çocuğu olan büyüklerimiz nasıl oldu da hepsini buyutebildiler hepsinin yaş aralığı da birbirine yakın diye düşünürsek hayretler içerisinde kalıyorum. Sordum da merakimdan, ama aldigim cevaplar pek iç açıcı değil bir hüznü var hepsinin.. Tuhaf buna rağmen başa cikilabilmis..
Biz zamane anneleri fazla mı abartiyoruz, oluruna bırakmak / akışına bırakmak denen tabir bir bebeği büyütmek için geçerli olabilir mi?
Ben çalışan bir anneyim, çocuğuna yetememe düşüncesiyle, çocuğundan ayrı kaldı is saatlerini bir kayıp olarak görüp vicdan azabı çekiyorum. Istisnasız hergün durum böyle; migreni olan bir kişi olarak o dayanılmaz dediğimiz baş ağrılarına dayandigim tek varlık kızım.. Kendi odasında uyuduğu için bazı geceler ağlayarak uyandığında koşarak yanına gittiğimde anne diye sayikladigini duymak canımı acıtıyor. Her Cuma gecesi muhakkak bir ağlama seansimiz var, uyanır odasına giderim 2saat boyunca ne uyur ne susar kucagindan asla ayrılmak istemez illa ki sıkıca saracaksin...
Velhasıl hal böyle iken ve ne zamana kadar süreceğini bilmedigimden ikinci bir çocuğa hangi zamanı ayiracagimi cozebilmis değilim.. Bu kadar da hassas düşünme / olma diyen bi dolu yakın çevreme diyorum ki benim anneligim bu keşke daha düşünmez, daha esnek olabilseydim..


Posted via Blogaway